Basın
Yusuf İzzettin TURNALAR – Şehir ve Bölge Plancısı
Bireysel bir davranış biçimi olmaktan çıkıp, toplumsal bir hastalık haline gelen kaçak yapılaşma sorununu aşabilmek için öncelikle bütünlüklü bir imar ve kentleşme politikası benimsenmeli, kaçak yapıya ilişkin önlem ve yaptırımlar da bu bağlamda tanımlanmalıdır.
Bu anlamda yapılabilecekler şöyle sıralanabilir:
“Kaçak kentlere dönüşen kaçak yapılaşma sorununun çözümünde planlamanın varlığı, gerekliliği ve kentte üretilen rant ve değerlerin kamuya dönebilmesi zorunluluğu görmezden gelinmemelidir.”
“Anayasaya, işlenen suçların 20 yıl boyunca affedilemeyeceği ve hükümetlerin af yasası teklif edemeyeceği hükmü eklenmeli, hatta anayasa’ya eklenen bu hükmün kaldırılmasının dahi teklif edilemeyeceği hükmünün eklenmesi kaçınılmazdır.”
“Yeni kaçak yapı oluşumlarının denetlenmesinde, tahliye ve yıkımında açık sorumluluk ve yaptırımlar ile bu uygulamaların merkezden denetlenmesi olanağı ve yaptırımları getirilmelidir.”
“Kaçak ve sağlıksız yapı süreçlerinin oluşmadan önüne geçebilecek stratejiler tanımlanmalı, buna karşın oluşan ihlaller için, cezalandırma politikaları yanında özendirme politikaları da uygulanmalıdır.”
“İlgili Bakanlığa yüksek riskli bölge kararı alma, yerel yönetimlere ise yüksek riskli bölge kararı alınan alanlarda hızlı kamulaştırma, imar hakkı takası veya aktarımı, özel proje uygulama alanı ilan etme yetkileri tanınmalıdır.”
“Yapı denetim yasası kaldırılarak bu işleyişin imar yasası içinde bütünleştirilmesi sağlanmalı, yapıların üretim sırasında olduğu gibi, kullanım süresince de denetlenmesi yetkileri yerel yönetimler elinde bulunmalıdır.”
“İmar ve yapılaşma ile ilgili tüm mevzuat taranarak çelişen konular giderilmeli, sadeleştirilmeli, abartılı bürokratik işlemlerden arındırılarak, çağdaş, ekonomik, katılımcı bir yönetim sistemine dönüştürülmelidir.”
“Ruhsat ve eklerine yönelik iş ve işlemler basit, açık, kolay anlaşılıp uygulanabilir ve şeffaf süreçler sonucunda tamamlanmalı, bunların gerçekleşmemesi halinde ağır yaptırımlar tanımlanmalıdır.”
“Her tür kaçak yapıyı yapan, yaptıran kadar bunların yapımına göz yuman, dolaylı ya da direkt destek sağlayan görevlilerin cezalandırılması da, bütünlüklü bir imar ve yerleşme politikasının en temel parçalarından birini oluşturmalıdır.”
“Yerel yönetimlerin, şehir plancısı, mimar ve mühendis gibi uzman teknik elemanlarca imar işlerini izlemesi zorunlu tutulmalıdır.”
Yerel yönetimlere ilişkin mevzuatın, kaçak yapılaşma ve sonuçlarına ilişkin sorumluluklar taşıdığına ilişkin hükümlerine açıklık kazandırılmalı ancak asıl hedef, bireyleri sosyo-ekonomik açıdan kaçak yapı üretiminden caydıracak önlemlerin alınması olarak ortaya koyulmalıdır.”
Bu alanda da bugüne kadar başvurulmamış yöntemler arasında;
“Kaçak ve mevzuata aykırı yapılarda emlak vergilerinin ağırlaştırılması, kaçak yapılara verilen altyapı hizmet fiyatlarının yüksek tutularak bir “konut fonu”na pay verilmesi gibi caydırıcı yaptırımlara yer verilmesi, kaçak taşınmazları tasarruf edenlere borçlandırma yoluyla konut edindirme yaptırımı uygulanması, plan kapsamında güçlendirilecek taşınmaz sahiplerine ucuz ve uzun dönemli kredi tahsisi yapılması”
sayılabilir.
Bu tür yaptırımları etkili kılmak üzere taşınmaz vergisi ve zorunlu sigorta primi indirimleri gibi ayrıcalıklar da sağlanabilir. Öte yandan bu kesimin düzenli konut sahibi ya da kiracı olmalarının özendirilmesi için ise; düzenli konuta geçenlerin belirli süreler taşınmaz vergisinden muaf tutulması, yerel yönetimlerce kaçak alanlarda işgücü ve istihdamı geliştirecek mikro kalkınma projeleri eşliğinde kentsel dönüşüm projelerinin desteklenmesi vb. girişimlerle entegre bir siyaset geliştirilmesi yerinde görülebilir.
Sonuç olarak; kaçak yapılaşma ve gecekondu sorununun çözümünde öncelikle daha evvel yapılan yanlışlıkların, önemli açmazlara yol açan politik seçimlerin farkına varılması ve bunların ısrarla tekrarlanmasından vazgeçilmesi gereklidir. Kentlere ve kentlerin yaşanabilir mekanlar olarak planlanmasına olan gereksinim gözden kaçırılmamalı, nitelikli ve kamu yararına odaklanan kentleşme politikaları ortaya koyulmalıdır. Ayrıca, bu politika ile uyumlu, birbiriyle bütünleşen; imar, çevre-koruma, afet, kamu yönetimi-yerel yönetimler vb. mevzuatların yukarıda vurgulanan ilke ve yaklaşımlar ışığında yenilenmesi gerektiği de açıktır.
Bu kapsamda planlama-uygulama süreçlerine halk katılımının etkin ve verimli bir işleyişle sokulması ve katılım için gerekli eğitim süreçlerinin gecikmeksizin tasarlanması büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca, mülkiyet hakkının sorumluluk boyutu da ihmal edilmeden kamuya gerekli dönüşleri sağlayacak bir biçimde tanımlanmasına yönelik yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi, ekonomik anlamda uygulama güçlükleri içindeki kamu otoritelerinin güçlenip, sağlıklı dönüşümler için kaynak bulabilmesinin sağlanması yanısıra kaçak yapıyı yapan, yaptıran ve göz yumanın cezalandırılması da toplumsal adalet ilkeleri açısından yukarıdaki çözüm yaklaşımlarına temel katkıyı sağlayacaktır.
Bunlar yapılmaksızın kaçak yapılaşma ve gecekondu alanlarının önlenemeyeceği, bu alanların mevcut politikalar ile dönüşümü sonucunda da, yeni sorun ve açmazlarla dolu kent parçaları yaratılacağı bilinmelidir.